18 Nisan 2010 Pazar

Emek Sineması ve Akılda Kalanlar

Eskiden Emek sinemasına ucuzluğu nedeni ile pek sık giderdim ama şunu söylemeliyim ki beni hiçbir zaman memnun etmemiştir. Çalışanları bir kere çok asabiydi ve bahşiş vermediğiniz zaman aleni küfür ederlerdi. Hatta bir keresinde içlerinden  biri bahşiş vermediğim için beni azarlamaya kalkmış ve ağzının payını almıştı. Bu nedenle Emek sinemasına ve onun ruhuna hep soğuğumdur. Bilmiyorum belki bu soğukluktandır ki, Emek sinemasının kapatılmasını istiyorum ancak şöyle de bir  şey var: yerine ne yapılacak? Eğer yerine her sokakta her caddede bakkal gibi biten AVM'lerden yapılacaksa sapına kadar hayır! Ama bir sinema, tiyatro salonu ya da eski hali gibi buz pisti yapılacaksa yıkın alayını diyorum... Yıkın alayını derken de o gözel mimari yapısıyla büyüleyen binayı değel tabi, iç kısımları kastettim ehe...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Piliy Sikeyşınn ve Önyargı!

"kainatın sonsuz olduğunu söyledim ama emin değilim. gelgelelim ahmaklık sonsuzdur, kesinlikle eminim. çalışırsanız atomu bile parçalayabilirsiniz ama önyargıları asla!"




önce kamyon geldi sonra kamyoncu amca. yaşı 45'ten fazlaydı ama çok değil, az. sigarası sağa çekiyordu. ilginç bir bıyığı vardı. postu. sağ yanı sapsarı olmasına rağmen, kıytırık bir pilkisayar ekranı gibi sola doğru bıyığın çözünürlüğü giderek düşüyor ve kararıyordu. kanımca ağzından hiç eksik olmayan sigaranın dumanının etkisinden kaynaklanıyordu bu ilginç bıyık formatı. yanımızdan geçiyordu ve bir anda durdu:


"gençler, burada piliy sikeyşınn varmış?" dedi. apıştık. ben tanımlayamadım amcanın dediğini ama ecevit çabuk çözdü. "piley sıteyşın mı abi?" dedi. onayladı amca. tarif ettik. çok yakındı. oraya doğru yöneldi. biz de işkillendik. hem merak hem de makara kovalama duygusuynan amcanın peşinden koşarcasına, onun tabiriyle "piley sikeyşınn" kafeye doğru yol aldık. aldığımız yol biter bitmez, bu kez de şok olduk. adam adını bile söyleyemediği ps de futbol oynuyordu. hemi de bir heyecanlı bir heyecanlı ki sormayın. salgıladığı adrenalin ağzından burnundan fışkıranzi, o derece. neyse içeri girdim ve direkt amcanın yanına gidip "behe amca mastır lig mi yapıyon?" diye muhabbete sokulayım dedim. "he gel kapışıyon mu ?" dedi. "alırım anahtarını amca , yapma" dedim. "gel ulen ödetmesine" dedi, alaycı bir gülümsemeyle. içimden, sen istedin, diyerek bodoslama daldım joysticke ve aldım madrid'imi kurdum kadroyu, dakika 5 ya da 10 koydum çocuğu: 1-0. karşımdakinin yaşının büyük olması sebebiyle coşkulu bir şekilde sevinemesem de iki behere'ledim. güzeldi. fakat 90. dakikada yediğim 6. golle amca keyif cigarasını bitirmek üzereyken; gecenin en siyahında, umudun bittiği yerdeyim diye bir şarkı çalıyordu zihnimde; 6-1 koydu amca... neyse fazla uzatmayalım, amcanın canı sağolsun falan ama bu olayı anlatmam da bir sebep var. işte o sebep de aşağılarda bir yerde olacak:

önyargı!

amca oyunda beni hezimete uğrattıktan sonra biraz yordum kafayı bu konuda. amcayı ilk gördüğümde ne düşünmüştüm? ilk konuştuğunda onun hakkındaki izlenimlerim neydi? onu oyun konsolunun başında görünce ne hinlikler düşündüm de onunla bodoslama muhbbete daldım? ve seni çılgın onu yenebileceğini de nerden çıkardın? hepsinin cevabı amcanın görünüşünden ve yaşından kaynaklı anında zihnimde oluşmuş zikkindirik önyargımda gizliydi.

önyargı!

önyargı görüntü ile ilgilidir. insanları gördüğümüzde zihnimizde onların elbiselerinden, mimiklerinden, yürüyüşlerinden ya da içinde bulundukları duruma karşı gösterdikleri reaksiyondan kaynaklı bir takım imgeler oluşur ve bunlar gördüğümüz bu insanlar hakkında peşin hükümler vermemize neden olur. bu kimi zaman çok doğru kimi zamansa yanlıştır. ancak tamamiyle yanlış ve gereksiz bir şey değildir. hatta bazen güvenlik için gereklidir. buna katılıyorum ancak dengesi de çok mantıklı kurulmalı ve gerekirse kolayca yıkılabilmelidir. takınıtı haline getirmek ve bu önyargı yüzünden insanları paralamak çok yanlıştır. zira bu kendi açınızdan da feci sonuçlar doğurabilir. tıpkı benim kamyoncu amca olayındaki ve tıpkı galileo'nun hayatına mal olan gerçekteki gibi... sözün özü tüm bu uzun ve saçma yazının sebebi önyargılarımızın kölesi olmayalım, olanları uyaralım. kib...

dipnot: bu konuda düşünmemi sağladığı için buradan o amcaya da bir teşekkür borçluyuz haliyle...

he bir de: einstein babanın şu sözünü yazıp yazmama konusunda arafta kaldım biraz ama sonra belki bilmeynler vardır deyü yazma kararı aldım. yazdım.

2 Nisan 2010 Cuma

Monolog




















"izlediğim filmlerde duygu yok" dedi kız bir şehirde.

"tat vermiyor yediğim yemek" dedi oğlan bir başka şehirde.

"okuduğum kitaplar anlamsız" dedi kız bir yerlerde.

"gündüzlerim çok karanlık" dedi oğlan aheste.

"kelimelerde bir şeyler eksik" dedi kız önce.

"cümlelerimde özne kalmadı" dedi oğlan daha önce.

"şiirler hiç konuşmuyor" dedi kız bilgece.

"var olan hiçbir şey yok" dedi oğlan gereksizce.

"yok olanlar geri gelmiş" dedi kız biraz naif, biraz ince.

"yalnızlık gibi mesela" dedi sonra, kendince.

"sen gibi mesela" dedi oğlan sessizce.